Okullar Yaratıcılığı Öldürmemeli




Bu kısa filmler, zamanımıza kadar süre gelmiş olan sistemin dolaylı bir anlatımıdır aslında. Eğitim sistemimizin görevi, toplumu şekillendiren, yön veren öğrencileri yetiştirmek olması gerekirken aksine, şekillenmiş bir biçimde öğrencileri topluma hazırlaması kabul edilemez bir durumdur. Yaratıcılığının kısıtlandığı ve tek düze bir birey yetiştirmenin eğitimde önemli bir yer kapladığı günümüz koşullarında en zararlı çıkan öğrencilerimiz oluyor aslında.

Yani bizler. Haftada 60 saat derse giren, test-tost arasında kalan bizler.
            Günümüzde tamamıyla tek tipleşme var. En faz soruyu çözenin başarılı sayıldığı bir toplumda yaşıyoruz. Hata yapmanın kabul edilemez olduğu bir toplum aynı zamanda. YGS’de LYS’de bir hatanın bile on binlerce sıra oynadığını hepimiz biliyoruz. Hata yaparız korkusuyla çoğumuz istediğimiz birçok şeyi yapamamışızdır ya da yaptırılmamışızdır. Çünkü çocukluğumuzda yaptığımız hatalar hep cezalandırıldı. Kendi kendimize öğrendiğimiz bilgiler büyük ölçüde kalıcı olurken hep başkaları bizim hata yapmamızı istemediği için yönlendirdi hayatımızı. Sobaya bir kez dokununca, bir kez daha dokunmamayı öğrenen çocuklardık hepimiz. Ne zaman ki büyüdük o zaman söndü içimizdeki yaratıcılık hevesimiz.
            Okullar yaratıcılığımızı kaybettiğimiz kurumlar olmaya başladığı zaman biter eğitim sistemimiz. Yaratıcılığını kaybeden birey ona sunulan hayatı da kabul eder. Tek tipleşir bir başka deyişle. O yüzden yaratıcılığın kaybedilmediği aksine güçlendirildiği eğitim ortamları ortamlarına sahip olmak zorundadır okullar. Daha önceden izlediğim bir TED videosunda (videonun linkinin aşağıya ekledim) Ken Robinson “Okullar yaratıcılığı öldürüyor” adlı konuşmasında şöyle bir ifade kullanmıştı; “ …şimdi yanlış yapmak yaratıcı olmakla aynı şeydir demek istemiyorum fakat bildiğimiz şu ki eğer yanlış yapmaya hazırlıklı değilseniz hiçbir zaman orijinal bir şeyler bulamazsınız.”
            Peki biz öğretmen adayları neler yapabiliriz? Yanlış yapmaktan korkan bireyler yetiştirmek yerine yanlışlarından ders çıkaran bireyler yetiştirmeliyiz demek istiyorum hemen. Yaparak – yaşayarak öğrenen birey yaratıcılığını da kaybetmez kendisini de gerçekleştiren birey olur. Yaptığı yanlışlar onu mutlaka kendi doğrusuna götürür, mutlak doğruya değil.



back to top